14 Ocak 2015

Rita Hunter Kalbin Ateşi Kitap yorumum

İskoçya kırsalındaki küçük çiftliğinde koyun yetiştiren Davina Murray, sevdiği erkek tarafından masumiyeti çalınarak terk edilen kardeşinin hayatının en büyük hatasını yapmasının önüne geçememiştir. Ancak onun hayallerini çalan adamın hiçbir şey olmamış gibi pırıltılı yaşamını sürdürmesini kabul etmeyecektir.
İskoçya kırsalındaki küçük çiftliğinde koyun yetiştiren Davina Murray, sevdiği erkek tarafından masumiyeti çalınarak terk edilen kardeşinin hayatının en büyük hatasını yapmasının önüne geçememiştir. Ancak onun hayallerini çalan adamın hiçbir şey olmamış gibi pırıltılı yaşamını sürdürmesini kabul etmeyecektir.
O halde... 
Sadakat, kararlılık ve öfkenin yol gösterdiği bir planın, tatlı dil, ölçülü bir hafifmeşreplik, çalışılmış bakışlar ve biraz da cesaretle süslendiğinde uygun dozda bir intikama dönüşmesinin önüne geçebilecek ne tür bir engel olabilir ki?
Belki sadece korumacı bir kuzen...
Abbey Kontu Stephan Ramsey kuzeninin hayatına aniden giren bu çarpıcı kadının bir şeylerin peşinde olduğunun farkındadır. Kalbinin tekrar kırılmasını istemediği kuzenini korumak için Davina Murray'nin cazibesine kalkan olarak kendi tecrübesini öne sürdüğünde ikisi arasında patlak veren savaş, kısa sürede kalplerini ateşe verecek bir serüvene dönüşecektir.
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 495
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları


Kitap Yorumum


Bazen birilerini ayakta alkışlamak gerekir...
 Utanmadan... gurur duyduğunu haykırmak gerekir gocunmadan... 
Sen onlardansın canım... 

Evet, sihirli kalemin yazarı ve her kelimesinde büyüyle bizi kitaba bağlayan Zeynep Avcı Ataş yani nam-ı diğer Rita Hunter...

Kitap karşıma öyle bir anda çıktı ki, ruh dünyamın karman çorman olup, herkese, herşeye küstüğüm bir boşluk zamanındaydı... O kadar kafam dağınıktı ki, sonunda Fatma'mın "Müjde biraz uzaklaş ve artık kafanı dinlemek için derin bir nefes al, ama bu nefes başkasının olsun... Mümkünse de Rita olsun" dediğinde, onun sözünü dinleyerek kendime nasıl bir iyilik yaptığımı anlatamam...

 Ağlayacak halimle, gülmelerin dibine vurdum... Kitap elime değdi, kahkaha dudaklarıma, mutluluk içime, neşe gözlerime ve ben bir süre dünyadan kopuk Davina ve Stephan diyarında dolaştım. Hemde ne dolaşma, her anıyla cidden keyifli bir gezintiydi...

 Zaten çok zamandır okuyamadığım için içimin gittiği kitabımı elime aldım ve alış o alış... Ben senin kalemini hep takdir etmişimdir ama bu sefer... ciddi anlamda oturduğum yerden değil... direkt olarak ayakta alkışladım arkadaşım seni... Her kitapta biraz daha çoğalan kelime haznenle ve yazım kuvvetine, her satırda bizi bi tık daha ileri götürüşünü hayranlıkla okudum...

 Zeyneb'im, yüzü gibi kalbi güzel arkadaşım, her kitabın bir diğerinden daha başka, bambaşka farklarla bize ulaşıyor, sen her kitapta bir kez daha yoğrulup bambaşka şekilde doğuyorsun ve kelime kuvvetinle, ince zekanla ve kara mizahınla bizi bir kez daha hayran bırakıyorsun. Ben bu kitabı okurken ne bir Yabancı Yazar yazmış gibi hissetmedim, ne Türk bir Yazar yazmış gibi de hissettim.  Her şey tavında ve tadındaydı...


Gelgelelim kitaba...  Kalbin Ateşi, kardeşinin intikamı için yollara düşen Davina ve hiç hesapta olmayarak aşık olduğu Küstahlar Prensi Stephan arasında geçiyor. Davina'nın kışkırtan ve hafif meşrep halleri ve tabii masum olan yanları... Stephan'ın sürekli laf sokmaları ve küstah kişiliğine yaraşan çekici kişiliği... Kitap başlıca diğer  historical'lerden ayrı ve çok başkaydı... Ben Luna'ya bayıldım... hele öyle bir sahne  vardı ki, tam çay içerken kahkahayı attığımda, patronum korkarak benim ofisime geldi ve destursuzca odama dalarak şaşkın şaşkın  "N'oldu, yandın mı?" diye sordu.  Ve ben gülmekten konuşamadım ama ağlar gibi iki büklüm halde kitaba bön bön bakmaya devam ettim.... Luna'nın Davina'nın kucağındaki edepsizliğiydi bu sahne malum tahmininiz üzerine...  Yardımcım desen şaşkınca elinde kağıt-makas donmuş bana bakıyor "deli mi ne" diye... Aslında kitabı bilmeyenler için diyeceğim şey... Normal ve klişe bir kurgu gibi görünebilir konusu  ama bu sizi yanıltmasın...  Kesinlikle yazar öyle ince dokunuşlar yapıp, kara mizahla bütünleştirmiş ki kitabı, bence bu alanda bir ilki başarmış.... Demem o ki, sakın uzak durmayın ve kesinlikle raflarınıza en kısa zamanda yerleştirin... İnce zekasıyla kurguyu işlemiş, kapak laflarıyla kulakları çınlatmış ve sihirli dokunuşlarıyla yürekleri hoplatmış bir kitap daha böylesine çabuk  bulamazsınız...Çünkü böylesi kaliteli yazarlar çok az...

 Ellerin dert görmesin Rita... Kalemine Bir kez daha hayran kaldığımı belirtmekten gurur duyarım. Canım arkadaşım, yolun açık, ufkun geniş olsun.

Herkes bilir ki benim için en başta Julia Garwood gelirdi ve artık sanırım tahtı sarsılıyor, sen de onun yanında yüreğimin tahtındasın...  Seviliyorsun... Merakla yeni kitaplarını beklemekteyim... Ha bu arada, ;) bizim sevimli hayalet sonunda gitmeye karar verdi desene... Ve bu kitapta üç karakterin bir olması şahaneydi... Sevgiyle kal...
Seviliyor ve özleniyorsun...





HİSTORİCAL SEVENLERE ŞİDDETLE TAVSİYE EDİLEN BİR KİTAP... 
KEYİFLE OKUMALAR...
Müjde Aklanoğlu